Hayat dediğin şey inişli çıkışlı,
dolambaçlı, sürprizlerle dolu. Mesela öyle bir an geliyor ki bazen umutsuzluktan
yoruluyorsun. Tutunacak bir dal arıyorsun kendine, bir neden… Bekliyorsun,
bekliyorsun, sabrediyorsun… Arada deniyorsun, yeniliyorsun, bir daha
deniyorsun, bir daha yeniliyorsun. Sonra bir an o beklediğin anın hiç
gelmeyeceğini sanıp kendini koyuveriyorsun. İşte o zamanlarda günü kurtarmak
için yaşamaya başlıyorsun. Anı dolduruyor, günü yaşıyor, gece yatağa yattığında
hiçbir şey düşünmeden uykuya dalıyor, ertesi gün bir önceki günün tekrarını
yaşıyorsun.
Günler geçip gidiyor. Mevsimler
birbirini kovalıyor. Belki neyi beklediğini bile hatırlamaz oluyorsun. Herkes sana
imrenirken sen aslında içinde, ta en derinde bambaşka şeyler yaşıyorsun. İşte tam
da o anlardan birinde hayat yön değiştirmeye başlıyor. Bir heyecan kaplıyor
içini. Bir kıvılcım tutuşuyor. Silkeleniyorsun, kendine geliyorsun, tekrar kim
olduğunu hatırlıyor, hayata yeni bir merhaba diyorsun.
Bir sır veremem sana. Hayatın
anlamı bu diyemem. Ama bildiğim bir şey var ki en güzel hediyeler bittim
dediğin ve en beklemediğin anlarda geliyor. Daha da iflah olmam dediğin en kara
kışları yaşarken, hayat ansızın baharı getiriyor içine, seni tazeliyor. Yeni yerler, yeni yüzler, yeni insanlar, yeni
bilgiler, yeni heyecanlar sunuyor. Yeri geliyor daha önce yaran olanı sana ilaç
olarak hediye ediyor. Kahverengi dallarında pembe pembe çiçekler açtırıyor. Kalbin
bile bir başka atıyor. Herkesle aynı sabaha uyansan da senin sabahın daha
aydınlık oluyor. Sen, tek bir nedene bile razıyken hayat sana birden fazla
neden sunuyor. “Yeterince sabrettin, al, doya doya yaşa” diyor.
Yerinde olsam vazgeçmem içten dua
etmekten… Usanmam umut etmekten ve tekrar tekrar denemekten… Geri kalmam
hayallerimden… Ve korkmam yeniden sevmekten…
Herhangibiri / 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder