Bir fincan kahve eşlik etti bu
sabah yokluğuna. Bütün gece koynumda uyuttuğum hasretini yatakta bırakıp çıkınca
o teselli etti beni. Her zaman keyifli sohbetlere eşlik etmek zorunda değildi
kahve, bu sabah koyu bir özleme tanıklık etti.
Bir fincan kahve ile sohbet ettim
bu sabah. Seni anlattım ona. Kokusunu çektim ciğerlerime senin kokunu çeker
gibi… Tutmadı kokunun yerini. Sonra o da dumanıyla sarıp sarmaladı beni. “Durma,
kendine gel, tazelen” dedi. “Bak yeniden sabah oldu, hayat akmaya devam ediyor,
uyan, sen de katıl kaldığın yerden hayata” dedi. Oysa kaldığım yer kendimi hiç
de tamam hissetmediğim bir yerdi.
Bir fincan kahveyi koymaya
çalıştım bu sabah yerine. Ona günaydın dedim. Ellerinin sıcaklığı yerine onun
sıcaklığıyla ısıtmaya çalıştım ellerimi. Bir yudum verdi sonra bana,
damarlarımdan geçti, hücrelerime yayıldı, o da sanki içimi ısıtmak istedi.
Minnettar kaldım cömertliğine ama senin sıcaklığını veremedi.
Bir fincan kahve ile paylaştım bu
sabah özlemini. O beni uzaklaştırmak istedikçe ben içimin en derin yerinde buldum
çıkardım yine seni.
Bir fincan kahveye anlattım bu
sabah hayallerimi. Dinledi sessizce beni, bir şey söylemedi. Biraz daha
tüttürdü dumanını “sen yaparsın, inanıyorum” der gibi.
İçimde bir yerlerde çok ıssız bir
sahildesin sen şimdi. Yalnız bıraktım seni orada, geldim burada bir fincan kahve ile
devam ediyorum hayata. Sanki hiç yoksun gibi... Hiç olmamışsın gibi... Hiç gitmemişsin gibi... Benim tek dostum hep bu kahveymiş gibi...
Bir fincan kahve içiyorum bu sabah, yokluğunun şerefine içer gibi...
Herhangibiri / 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder