25 Ekim 2016 Salı

Hayat...


Gençtim ben de bir zamanlar. Benim de kanım deli akıyordu damarlarımda. Hayallerim vardı. Yapmak istediğim bir sürü şey, gitmek istediğim bir sürü yer vardı. Hepsine zamanım yeter sandım. Her şeyin iyisini ben biliyordum nasılsa. Önümde uzun yıllar vardı daha.

Ama bir sabah gözlerimi açtım, yataktan zor doğrulup banyoya gittim. Yüzümü yıkarken aynaya baktım. Bu kırışmış surat, bu suyu çekilmiş, damarları çıkmış eller benim miydi? Şaşırdım… Dün aşık olduğum kız neredeydi? Sokakta birdirbir oynadığım arkadaşlarım, annem, babam, sevdiklerim neredeydi? Bu ev neden bu kadar sessizdi? Seslendim kimse cevap vermedi.

Hayatım boyunca çok koşturmuştum, çok yorulmuştum, insanları memnun etmeye çok çalışmıştım. Ama ne ben istediklerimin hepsini yapabilmiştim ne de insanları mutlu edebilmiştim. Anladım ki hayatımı çok cömert harcamıştım. O kızı sevdiğimi söyleseydim, o iş teklifini kabul etseydim, o fırsatı değerlendirseydim… Başka tercihleri değerlendirseydim ölüme daha mı mutlu giderdim? Bilemedim…

Cama çıktım. İnsanlar yürüyor, konuşuyor, gülüyorlardı. Zaman nasıl da bu kadar çabuk akmıştı? Sonra bir kız gördüm, elinde makinası benim gibi eskimiş evimin fotoğrafını çekiyordu. Ona el salladım geçmişime el sallar gibi. Artık onun fotoğraflarının arasında da bir anıydım. Usulca gülümsedim, hayatını kendi için yaşamasını diledim.


                                                                                                  Herhangibiri / 25.10.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder