17 Ocak 2016 Pazar

Yağmurları sev


Camın önünde durmuş geceden beri hiç durmadan yağan yağmuru izliyordu. Damlalar camın üzerinden aşağıya doğru dans ederek iniyordu. Başka hiçbir şey düşünmüyordu, sadece su damlalarına bakıyordu. Birbirlerine değmeden, ayrı ayrı ama yine de büyük bir uyum  içerisinde hareket ediyorlardı. Tıpkı hayat gibi...


Sonra başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Gri bulutlar kaplamıştı her yeri. Yine de arkasında güneş olduğunu biliyordu. Bulutlar eninde sonunda gidecek, yağmur dinecek, güneş yüzünü gösterecek ve yeryüzü ile birlikte kalpleri de ısıtacaktı.


Hayatın dengesi hiç şaşmazdı. Her gece aydınlığa kavuşur, her kışın ardından bahar gelir ve hiçbir acı da sonsuza kadar sürmezdi.


O da kendini hafiflemiş hissediyordu. Galiba bir yerlerde okumuştu. Bir rivayete göre yağan yağmurun altında durulduğunda  -eğer kalpten dilenirse- insanın ruhundaki sıkıntılarda yağmur ile birlikte bedenden akıp gidermiş. Aslında ıslanmayı hiç sevmezdi ama yine de denemeye karar verdi. Ani bir kararla üzerine birşey geçirdi ve şemsiyesini almadan dışarıya fırladı. Yüzünü gökyüzüne çevirip yağmurun kendini ıslatmasına izin verdi. İşin garibi kendini çok huzurlu hissetti. Evet, gerçekten kalpten istiyordu ruhunun huzur bulmasını ama inanış doğru olabilir miydi? Sonra durdu ve kendine “Ne farkeder ki?” dedi. Önemli olan onun ne hissettiğiydi. 


Yüzünde gülümseme mi vardı? Evet, galiba vardı. Etraftan geçenlerin ona biraz garip baktıklarını gördü ama umursamadı. Islanmayı sevmemesine rağmen eve girmek istemedi. Biraz daha, biraz daha ıslandı. Orada öyle ne kadar durdu bilmiyordu ama tenine değen her damlada kalbine ve ruhuna dolan huzur için şükretti. 
 

Aslında ıslanmak ne kadar da güzeldi. Üzüldü, bugüne kadar hiç bilememişti. O hep güneşi daha da çok sevmişti. Ama artık biliyordu, bugünden sonra yağmurları da çok sevecekti...


                                                                                                           Herhangibiri / 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder