Her gün birileri
dokunuyor hayatımıza... Biz her gün birilerinin hayatına dokunuyoruz.
Birbirimizde izler bırakıyoruz. Kimi izler silik oluyor, bir süre sonra
siliniyor. Ama bazı izler ise çok derin oluyor. Yıllar geçse de unutulmuyor.
Hatta bazıları hayatımızı derinden etkiliyor.
Tercihler
yapıyoruz. Devamında ne olacağını, sonunda bizi nereye götüreceğini bilmeden yollar seçiyoruz kendimize. Bazı
kararlarımız sadece bizi etkilerken aldığımız bazı kararlarla da başkalarının
hayatını etkiliyoruz bilmeden.
Şu anda hayatta
olmayan birinden kendi hayatı ile ilgili bir anı dinlemiştim. Daha bir genç
kızken, 30’una bile yaklaşmamışken, hayatla ilgili umutları, hayalleri varken,
vapurla seyahat ettiği bir gün yanına hoş bir delikanlı gelmiş. O zamanlar tabi
iletişim araçları sınırlı. Mektup var, bir de şanslıysanız evinizde çevirmeli
ev telefonunuz. Bir kağıt uzatmış utangaç genç kıza, “Deminden beri sizi
izliyorum. Çok hoş bir hanımefendisiniz. Niyetim ciddi, yanlış anlamayın
lütfen” demiş ve eğer o da görüşmek isterse arayabilsin diye telefon numarasını
vermiş. Hemen ardından da kibarca uzaklaşmış. Genç kız çok utanmış, yanaklarına
al basmış. Birlikte seyahat ettiği arkadaşları ve kardeşi onu gördü mü diye
etrafa bakıp delikanlının gözleri üzerindeyken o kağıdı aceleyle buruşturup
denize atmış. Ben bu anıyı olayın kahramının ağzından yaklaşık bir 60 yıl sonra
dinlemiştim. Çok geç bir evlilik yapmış, aslında kocasını hiç sevmemiş, hiç
çocuk sahip olamamış, erken yaşta dul kalmış, koca bir hayatı yalnız yaşamış, 60 yıl
önce telefon numarasının yazılı olduğu o kağıdı denize fırlattığı için pişman
olan ve sadece bir vapur seyahati süresince görebildiği o delikanlıyı hiç
unutamamış bir kadının ağzından, büyük teyzemden dinledim. Anlatırken gözleri
doldu, “Keşke o kadar ani karar vermeseydim, belki şimdi herşey daha farklı
olurdu” demişti bana. O gece uyuyana kadar bunu düşünmüştüm. Acaba gerçekten
nasıl değişirdi hayatı? Belki aşkların en güzelini yaşar ve o delikanlı ile
evlenirdi. Çocukları olurdu, çok mutlu olurlardı belki... Belki de bunların
hiçbiri olmazdı... Gerçekten hayırsız biri de çıkabilirdi. Ama büyük teyzem
gibi ben de bunların cevaplarını hiçbir zaman bilemem. O verdiği kararla sadece
kendi hayatını etkilemedi o anda. Denize savurduğu kağıt parçası ile birlikte
aslında o delikanlının hayatını da etkiledi. O da başka tercihlere yöneldi.
Başka bir hayat yaşadı. Belki mutlu oldu, belki de olamadı... Belki o da yıllar
sonra bile vapurdaki o genç kızı hatırladı.
İşte ben de ne
zaman bir karar verecek olsam, ne zaman bir tercih yapmam gerekirse bu hikayeyi
hatırlarım. Belki yine bilemiyorum başıma neler geleceğini ama en azından ani
kararlar almama engel oluyorum kendimce.
Bildiğim birşey
var ki bu hayatta herkes bir şansı hakeder. Herkes sevilmeyi, sevmeyi hakeder.
Kimin hayatından geçiyorsak onda bir iz bırakırız. Bu izi belki yıllar sonra
hatırlarız, belki de hemen aklımızda ve kalbimizde yer eder. Evet kader diye
birşey var. Ama tercih diye de birşey var. Varacağımız noktaya giderken
kullanacağımız yolu seçmek bize ait. İşte bu yüzden hayatı farkederek yaşamak
lazım. İşaretleri görerek, hayatı anlamlandırarak, bundan 60 yıl sonra pişman
olmamıza neden olmayacak seçimler yapmamaya çalışarak yaşamak lazım hayatı.
Doğru tercihler
yapmamız dileğiyle...
Not: Büyük teyzeme saygılarımla...
Not: Büyük teyzeme saygılarımla...
Herhangibiri / 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder