27 Mayıs 2016 Cuma

Git çirkin kurbağa...

Git buradan çirkin kurbağa, artık istemiyorum seni. Oysa sen benim içindin. Gülüşün öpülmek içindi mesela. Boynun koklamak, saçların okşamak, yüreğin sevilmek için vardı. Ben seni sevdim diye hepsi de çok güzeldi. Sen benim herkese gülümseyerek anlattığım çirkin ama güzel kurbağamdın.

Ben en derindeki yaralarımı gösterdim sana. “Bak” dedim, “Hep buradan vurdular beni”. Ben seni öptüm, sen benim kahraman küçük prensim oldun, yarama dokundun, sonra sen öptün beni yaramdan. Sen öptükçe “İyileşiyorum” dedim. “Bu son kurbağa” dedim. Sonra bir gün geldi, sen de öptüğün yerden vurdun beni.

Ne yapayım? Az sevme bilmiyorum ki ben… Hep çok seviyorum. Zaten hep çok sevdiğimden bu kadar inciniyorum. İncitmemeliydin beni çirkin kurbağa. Çirkin diyorum ya oysa sen hep çok güzeldin bana…

Şimdi çık git artık yerleştiğin yerden çirkin kurbağa. İstemiyorum seni orada. Yaramla baş başa bırak beni. İyileştiririm ben kendimi. Oturma orada öyle. Sen haklıymışsın gibi da davranma. Hemen git buradan çirkin kurbağa.

Git diyorum ama dönsen desen ki “Ben hiç gitmek istemiyorum ki… Öp beni bir daha. Küçük prensin olayım, burada kalayım”. “Kal” derim belki… Oysa sen yoksun şimdi ve ben diyorum ki “Ama sen herhangi bir anda çıkıp gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez.*” Ben de bununla yaşayamıyorum. O yüzden kalk hemen git buradan çirkin kurbağa… İstemiyorum ben artık seni…



                                                                                                               Herhangibiri / 2016


*Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry 
 Resim: Deniz Yıldırım

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Nefes almaktan vazgeçilir mi hiç?

Bağırabilirdim… Hıçkıra hıçkıra ağlayıp her şeyi kırıp dökebilirdim… Küfür de edebilirdim, hakaret de, sayısız beddua da… Hatta nefret bile edebilirdim… Ama etmedim… Hepsine hakkım vardı ama hiçbirini yapmadım. Çünkü bunlardan hiçbirinin sevilmiyor olmanın tuhaf duygusunu gidermeye faydası olmazdı. Sustum ben de o yüzden… Öylece sustum… Sustum ve sessizce bir köşede durup geçmesini bekledim. Yazmadım da… Yazamadığımdan değil ama gereksiz buldum sanırım yazmayı da… Bekledim… Bekledim…

Ben hiç küsmedim hayata, yine küsmedim. Şimdiye kadar hiç odalara kapatmadım kendimi, yine kapatmadım. Dışarı çıktım, çok sevdiğin denize baktım… Güneşe baktım… Buluta baktım… Yağmura baktım… Uzaklardan senden bir haber getiriyormuşcasına aheste aheste süzülerek gelen kuşlara baktım… Her gece senin de aynı gökyüzüne baktığını düşünerek aya baktım… Ağladım da elbet… Kalbimin kırık parçasına avucumu bastırdım geceleri, gözyaşlarımla yastığı ıslattım… Özledim, silmeye kıyamadığım fotoğraflarına baktım… Bakarak uykuya daldım. Sonra sabah oldu, Allah görecek gün, alacak nefes verdi, yine uyandım. Kaldığım yerden yine hayata karıştım.

Güldüm de tabi ki… Biri beni sevmeyi seçmedi diye ben beni seven diğer insanları gülüşümden mahrum etmedim. Öylesine de gülmedim… Şimdiye kadar yaptığım her şeyin hakkını verdiğim gibi gülmenin de hakkını verdim.

Şarkı da söyledim, hayal de kurdum, kitap da okudum, zaman zaman seni de düşündüm… Hatta bazı anlar deli gibi özledim de... Ama yine de bunları yaparken yazmadım, yazamadım. Ne sana, ne kendime, ne hayata, ne geleceğe yazamadım. Bekledim… Bekledim…


Sonra bir şey oldu. Bir ışık gördüm… Gerçekten bir ışık tetikledi beni. Takvime baktım, bir ayı geçmişti. Şaşırdım… Zaman yanıltıcıydı. Hiç geçmemiş gibi ama su gibi de akıp gitmiş gibi… Yazmaksa benim için nefes gibiydi... Sonra yine ışığa baktım, denize baktım, bitmeye yüz tutmuş günde kafamı kaldırıp göğe baktım… Yazmalısın dedim, yazmalı… Yazdıkça dökeceksin içini, döktükçe hafifleyeceksin, hafifledikçe kendine geleceksin, kendine geldikçe yine seveceksin, sevdikçe güleceksin, güldükçe mutlu olacaksın, mutlu oldukça tekrar güvenebileceksin, güvendikçe huzuru bulacaksın ve huzuru buldukça daha çok yazacaksın… Birisi, sırf birisi yüzünden nefes alınmaktan vazgeçilmez… Vazgeçmeyeceksin…



                                                                                                                  Herhangibiri / 2016